HOWEVER / hau evı / : (adv) fakat, ama
‘’However’’ ama (=but) anlamına gelir. ‘’However’’ ın cümle içerisindeki yeri çok önemlidir yani bu kelimeyi doğru yerde doğru noktalama işareti ile kullanmalıyız. Çünkü ‘’but’’ bir bağlaçtır ve iki cümleciği birbirine bağlar. ‘’However’’ ise bir zarftır ve iki cümleyi gramatik olarak birbirne bağlamaz.
‘’However’’ın cümle içerisindeki yeri;
1. Cümle ‘’however’’ ile başka bir cümleden sonra başlayabilir. Bu durumda ‘’however’’dan sonra ‘’,’’ virgül konulur.
- I was tired. However, I finished my homework. (Yorgundum. Ancak ödevimi bitirdim.)
Bu cümleyi ‘’but’’ ile de yazabilirdik. Ama cümle başlarında ‘’but’’ pek tercih edilmez, onun yerine ‘’however’’ kullanırız.
- I was tired, but I finished my homework. (Yorgundum, fakat ödevimi bitirdim.)
Examples:
- Tom is rich. However, he still lives in a small flat. (Tom zengindir. Fakat, hâlâ daha küçük bir dairede yaşıyor.)
- I had a ticket for the concert. However, I couldn’t go. (Konser için bir biletim vardı. Fakat, gidemedim.)
- I’d like to meet with you. However, I won’t be in London at the weekend. (Seninle buluşmayı isterdim. Fakat, hafta sonu Londra’da olmayacağım.)
- I love my new phone. However, the battery life is rather short. (Yeni telefonumu seviyorum. Fakat, pil ömrü oldukça kısa.)
- Tom speaks English well. However, he can’t write in English. (Tom iyi İngilizce konuşur. Fakat, İngilizce yazamıyor.)
- I want to buy a new phone. However, my father doesn’t let me. (Yeni bir telefon satın almak istiyorum. Fakat, babam izin vermiyor.)
2. ‘’However’’ iki cümleyi bir araya da getirebilir. Ama burada cümleden sonra ‘’;’’ (noktalı virgül) ve ‘’however’’dan sonra da mutlaka ‘’,’’ (vürgül) konulmalıdır.
Examples:
- I would like to join you for lunch; however, I am too busy. (Öğle yemeği için size katılmak isterdim; ancak ben çok yoğunum.)
- We decided not to wear our coats; however, the weather was crispy. (Paltolarımızı giymemeye karar verdik; ancak, hava buz gibiydi.)
- The weather was sunny; however, we didn’t go out. (Hava güneşliydi; ancak, dışarı çıkmadık.)
- I don’t like her; however, I agree that she’s a good manager. (Ondan hoşlanmıyorum; fakat, onun iyi bir yönetici olduğuna katılıyorum.)
- There are three empty rooms; however, we don’t use any of them. (Üç tane boş oda var; fakat, hiçbirini kullanmıyoruz.)
- You can’t park here; however, there is a car park just round the corner. (Buraya park edemezsiniz; ancak, hemen köşede bir otopark var.)
- Tom and Mia didn’t like each other at first; however, they eventually became good friends. (Tom ve Mia ilk başta birbirlerinden hoşlanmıyorlardı; ancak, sonunda iyi arkadaş oldular.)
3. ‘’However’’ ikinci cümlede hemen özneden sonrada kullanılabilir. Aynı şekilde yardımcı fiil ile ana fiil arasında da kullanabilir.
Examples:
- Tom is tall. His brother, however, is short. (Tom uzundur. Onun kardeşi, ama, kısadır.)
- John didn’t want to come with us. His brother, however, wanted to come. (John bizimle gelmek istemedi. Kardeşi ,ama, gelmek istedi.)
- I can’t make it to the party. My cousin, however, will attend. (Ben partiye gelemeyeceğim. Kuzenim, ancak, katılabilecek.)
- Camping in the summer is fun. You must, however, remember the use sunscreen. (Yazın kamp yapmak eğlencelidir. Ancak güneş kremi kullanmayı unutmamalısın.)
- The drop in sales was mainly due to the bad weather. There were, however, other factors. (Satışlardaki düşüş esas olarak kötü hava koşulları yüzündendi. Ancak başka faktörler de vardı.)
- Everyone wants to go out. Tom, however, wants to stay at home. (Herkes dışarı çıkmak istiyor. Ancak Tom evde kalmak istiyor.)
4. ‘’However’’ ikinci cümlenin sonunda da yer alır. ‘’However’’ dan önce mutlaka ‘’,’’ (virgül) koymalıyız, unutmayalım.
Examples:
- I won’t be able to come to your wedding. My wife will be coming, however. (Ben düğününüze gelemeyeceğim. Fakat karım geliyor olacak.)
- I can’t make it to lunch. I will join you next week, however. (Öğle yemeğine gelemeyeceğim. Haftaya sana katılacağım fakat.)
- I’ve failed the exam. I can take the exam again, however. (Sınavdan kaldım. Ama sınava tekrar girebilirim.)
- Tom hasn’t phoned us yet. I will call him now, however. (Tom bizi henüz aramadı. Fakat ben şimdi onu arayacağım.)